Gerçek şu ki, ülkemiz,
şehit kanıyla elde edilen bu münbit ve mübarek topraklar, bizim için olmazsa
olmaz bir değerdir. Bu aziz ve güzel ülkemizin ilerlemesi, güçlenmesi, halkının
daha müreffeh ve daha çağdaş sürmesi her zaman kıskançlık oluşturmuştur.
Bize düşen, ülkemizde birliği, dirliği ve kardeşliği tesis ederek,
birlikte yaşamayı sürdürmektir. Kamuoyunda gündem oluşturan ve herkesin
bir tarafa çekmeye çalıştığı yolsuzluk ve rüşvet operasyonları ağızlara sakız
oldu adeta. Tabii ki yanlış yapana, haksızlık yapana, zulüm yapana,
çalana-çırpana alkış tutacak değiliz. Operasyonları durdurun da diyecek
değiliz. Zaten yargı görevini yapmakta, adli süreç işlemektedir. Türkiye’nin, son
on yılda belirli yol katederek, gelişip, güçlendiği ve dış ülkelerde hatırı
sayılır konuma geldiğini bilmemiz gerekir. Bu ülke rahmetli Erbakan döneminde
ilk kez denk bütçeyle tanışmış ve sayın Erdoğan’la da gelişmişlik düzeyine
erişmiştir. Her grupta, her toplulukta, her oluşumda hatta ve hatta her ailede
olacağı gibi yanlış yapan, aykırı olan çıkacaktır. Hazreti Nuh’un oğlu da
babasına tabi olmamış ve suda boğulmuştu. Elbette ki, yanlıştır, kabine
üyelerinin mahdumları yolsuzluk olayına karışmıştır, olabilir de. Ülkemizde
yargı vardır ve mensupları bağımsız şekilde görevlerini yürütmektedirler.
Bu olaya kimsenin hoşgörüyle bakacağı ve tasvip edeceği de beklenemez. Ama, bu
olay üzerinden hükümete yüklenip, başbakan sayın Erdoğan’ın yıpratılmaya
çalışılması, hükümetin ve bakanların istifaya çağrılması ülkeyi daha mı ileri
götürüp, güçlendirecek?. Yanlış yapan cezasını çekmeli ve bu güçlü kadro
görevini sürdürmelidir. Tabi ki muhalefet görevini yapacak ve eleştirecektir.
Ama, el insaf!... Bu ülke çok başbakan gördü…Değişik zamanlarda yolsuzluklara
şahit oldu. Yanlış adam her yerde her zaman olabilir. Önemli olan, yanlışları
temizlemektir vakt-i zamanında.Şayet mezkur bakanlar derhal görevlerinden
istifa etselerdi, o zaman eleştiren bu kişiler “Acilen istifa etmelidirler…” şeklindeki
çağrılarını “ Gördünüz
mü bak sessizce istifa edip kaçıp gittiler…” diye
sürdüreceklerdi. Doğrusu, bu ülkenin Recep Tayyip Erdoğan ve ekibine ihtiyacı
vardır halen. Sanki sayın Başbakan bu yolsuzluğu tasvip ediyor. Yahut örtbas
etmeye çalışılıyor. Değil, sonuna kadar adli süreç devam edecek ve
–varsa-herkes cezasını çekecektir.
Bu olayın başka bir boyutu daha var aslında, “Çocuklar duymasın“ kabilinden hani.
Anlamakta güçlük çekiyorum hakikaten, kötülükleri ifşaa etmek, çirkinliği
inadına ortalıklara sürmek, ne kazandırır? Bilmeyenlere " Bu iş böyle yapılır ha, tekrar
izleyin...aman kaçırmayın bir daha gösterin..." şeklindeki
müsbet eğitime inat bu ifşaa el insaf doğrusu!
Bu
olayın bir ayağının da dış mihraklarca yapıldığı iddiasından hareket edecek
olursak, onların emellerine hizmet etmiş olmuyor muyuz?. Körpe dimağlara, minik
yavrulara, pırıl pırıl bu gençliğe yanlışları ve kötülükleri, göğsümüzü gere
gere, kabarta kabarta anlatmak, haber yapmak, defalarca hatırlatmak neye
hizmet, kime hizmet? Gelin aklımızı başımıza devşirip, akl-ı selim şekilde
düşünelim. Ülkenin ilerlemesini, bu gelişmişliğini ınkıtaya uğratmayalım. Ama
yanlış yapanlar da olacaktır ve yaptıklarının karşılıklarını da bulacaklardır.
Ülkemiz belli bir ekonomik güce kavuştu, aylardır şehit haberi gelmiyor…..
Bunlar azımsanacak, hiçe sayılacak veriler, değerler değil elbette…
İyiler için cennetin varlığı, kötüler için cehennemin varlığı gerçeğinden
hareket ederek, işi siyasi inat ve polemiğe dökmeden, yolumuza devam edelim.